Arap putperestliği esas konumuz değil. Ama
esas konumuzun anlaşılması için Arap putperestliğinin tarihteki izlerine
bakarak, bu gün yeni yeni yeşermekte olan bir dini anlamaya çalışacağız. Mutlaka
duymuşsunuzdur : “Geçmişini bilmeyen, yarınını göremez” diye. Doğrudur.
İnsanoğlu, ne yapıp edip puta / putlara
tapmanın bir yolunu bulmuştur. Ve bu putlar illa ki tahta, taş ya da helvadan
yapılma olmak zorunda değildir. Tek tanrılı dinlere inandığını iddia eden çok sayıda
insan, tapacak bir put bulmuştur. Ya da bu putlar onlara servis edilmiştir.
Şimdi gelin günümüze bakalım, putperestliğin
en son modelini tanıyalım. Bunu yaparken putperestlere bakmamız gerekecek. Pagan
bir dinin başlaması ve yaşaması için ilk gereklilik nedir? O dine inanan, insanlar.
2000’li yılların başlarında filizlenmeye
başlayan dinin adını uzun süre koyamadık. Bunun için 2010’lu yılları geçmemiz
gerekti. Çünkü zaten biz bu inanç hareketini din olarak tanıyamadık. Daha çok
sosyal sorumluluk gibi görünüyordu. Zaten onlar da “Bu yeni bir dindir”
demediler.
Peki, bu yeni dinin temsilcileri neden “Merhaba,
yeni bir din kuruyoruz, sizde katılmak ister misiniz?” demediler de, bunu bir
sosyal sorumluluk ambalajı içinde bizlere yedirmek istediler dersiniz? Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlarının %90ı Müslümandır ve bu din Arap putperestliğini
devirerek yayılmıştır. Çok dindar dediğimiz insanlar putçulara benzememek için evlerinde
resim, heykel ve benzeri biblolar sokmazlar. Üzerinde insan resmi olan giysi
giymezler. Ama bu insanlar bir “Hayır işi” olduğunda ellerinden geldiğince
destek olurlar. İşte bu yeni dinin temsilcileri de bu yeni dini “Hayırlı bir iş
yapalım” diyerek pazarlıyor. Bunu yaparken de İslam / Müslüman jargonunu
kullanarak yapıyor.
İşin daha vahimi bu yeni dinin daha kuruluş
aşamasında devlete / hükumete sızması da çok vahim. 2004 yılında resmen bu sızma
hareketini tarih yazdı. Ama bunu tabii ki “ devlet / hükumet yeni dinimizi onayladı” diye lanse etmediler.
Bu da diğerleri gibi “Hayırlı bir iş” ambalajıyla pazarlandı ve devlete sızdı.
Hayırlı bir işler olduğu konusunda kimse
itiraz etmedi. Çünkü bu yeni dinin kurucuları / takipçileri hep “Allah,
Peygamber, Hadis, Ayet, merhamet, sevap, vicdan vb” İslam / Müslüman jargonunda
sözcükler seçerek yavaş yavaş sızıyordu.
Bu yeni dinin takipçileri “Hayırlı işler”
için makbuzlu / makbuzsuz paralar topluyor, aynî ya da nakdi bağışlar kabul
ediyordu. Ve tabii ki iyi niyetli halk bu bağışları “Hayırlı işler” yapılsın
diye yapıyorlardı.
Burada mavi bir mola verelim. Tekrar
yeni din nedir, ne değildir konusunda döneceğiz. Sezen Aksu’nun : “ Masun
değiliz, hiç birimiz” diye bir şarkı sözü var. Tespit 10 numara beş yıldız bir
tespittir. Hiç birimiz masum değiliz ama tövbe / istiğfar ederek temizlenmeye
de çalışmıyoruz. Adam akıllı beş vakit namaz kılanların sayısı %20 falan var
mıdır? Sanmam. Asla yalan söylemeyenlerin sayısı? 4 rakamdan yukarı çıkmaz mı
diyorsunuz? Zekât? Sadaka? Fitre diye bildiğimiz sadaka-i Fırt verenler? Rakamları
tahmin edersiniz diye düşünüyorum. Bir sosyolog arkadaşımdan şöyle bir durum
tespiti duymuştum : “bizim insanımızın içinde çok fazla sayıda insan var ki,
zina etmekten hiç çekinmez, hatta o işin peşinde koşar. Ama o işi yapar yapmaz
kendini banyoya atıp gusül alır. Yani bu gurup zina yapacak kadar seküler, ama
cünüp gezmeyecek kadar Müslümandır” bu çelişkili gurup ( ki çok fazla kalabalık
bir guruptan bahsediyorum) vicdanını rahatlatacak saçma sapan aktivite bulmak
konusunda süper mahir bir guruptur. 1980lerde “Sakat arabası veriyorlarmış”
diyerek milyonlarca sigara paketi toplamıştı (sigara paketlerinden çıkan
alüminyum folyolu kâğıtlar o dönem kadın kuaförlerinde kullanılıyordu. Ve sigara
paketleri sayesinde tekerlekli sandalye alan hiç kimseyi görmedim) sonra “Su
şişelerinin kapaklarını topluyoruz. 1.000.000 adet toplanırsa, sakat arabası
alıp, ihtiyacı olanlara vereceğiz” dendi. Bu da vicdanı “Fenni mama ile
besleyerek susturma” operasyonundan başka bir şey değildi. Yani anlayacağınız bizim
içimizde önemli bir sayıda “Allahtan çok korkuyorum, ama onun dediğini
yapmayacağım. Fakat çok korktuğum için, Allah’ın karşısına çıktığımda, Cehennem
ile yüz yüze kaldığımda ‘ ama Rabbim, ben o kadar mavi kapak topladım / sigara
paketi topladım. Oradan bir sevabım olması lazım?’” demeyi planlayan bir güruh
var. İşte bu ve benzeri şaşkalozluklardan dolayı Sezen Aksu’nun Tespiti, yani “Masum
değiliz, hiç birimiz” tespiti on numara beş yıldız bir tespittir. Ve bu güruha
saçma sapan bile olsa biraz “vicdan yaparak” yaptıramayacağınız hiçbir şey
yoktur. Evet Mavi mola burada biter, yazımıza devam edelim.
Tahmin etmekte zorlanacağınızı sanmıyorum.
Bu makbuzlu / makbuzsuz yapılan bağışlar, vicdanlar için “teskin edici” kampanyalar bu
yeni dini yayanların ceplerine gidiyordu. Dini yayanlar ceplerini dolduruyor,
bağış verenler de vicdanlarını susturup, Allah’ı kandırmak (haşa, kandırmaları
mümkün değil… ama zihniyet bu işte) için bir tür “Sevap deposu” hazırlıyorlardı.
İyice süzme salak olanlar da her yapılan “Hayırlı iş” in gerçekten saf ve temiz
bir niyetle yapıldığına inanıyordu. Çünkü bir şeyi, özellikle de bir yalanı ne
kadar çok söylerseniz, o yalan o kadar inandırıcı olur. İnanmayan Hitlerin
Propaganda bakanı Dr. Paul Joseph Goebbels hakkında araştırma yapabilir.
Halen bu “Yeni din”in ne olduğunu anlatmadım
size. Ve muhtemelen merak ediyorsunuzdur. Efendim? FETÖ mü? Güldürmeyin beni…
FETÖ bunların tırnağı bile olmaz. İnanmazsınız, bunlar FETÖnün bile parasını
aldı, yedi, yedirdi… bunlar FETÖ’ye bile sızdı…
Devam edeceğiz…
Yorumlar
Yorum Gönder